31 Temmuz 2013 Çarşamba

Dünyanın En Kompleks Bakteri Grubu: Siyanobakteriler

Siyanobakterilerin Evrimi Yalanlayan Muhteşem Özellikleri
Siyanobakteriler ihtiyaçları olan karbonu atmosferdeki karbondioksitten üretebilirlersiyanobakteriler(1)
Mavi-yeşil algler olarak da bilinen siyanobakteriler, enerjilerini fotosentez ile elde eden, bilinen en eski prokaryot yani tek hücreli canlılardır.1 Bu canlılar hücre içindeki işlemler için kullandıkları karbonu atmosferde bulunan karbondioksitten üretebilirler.
Azot gazını molekül halinde sabitleyebilirler
Nitrojen sabitleme işleminden sorumlu nitrojenaz enzimi oksijene karşı ileri derecede hassastır. Bu nedenle siyanobakteri hücrelerinde, nitrojen sabitleme ve oksijen içeren fotosentez işlemleri aynı anda gerçekleşemez. Bu engelin aşılabilmesi için bazı siyanobakterilerin ipliksi yapıları azot sabitleme işlemini özel bir hücre çeşidi olan heterosistler ile sınırlandırırlar.
Heterosist hücreler kendilerine özgü yapılarıyla, birbiriyle uyumlu olmayan iki işlemin siyanobakteriler tarafından yerine getirilmesini sağlar.
Oksijenin girişini kısıtlamak amacıyla heterosist hücreler glikolipid ve koruyucu homojen bir tabaka olarak polisakarid içeren bir özel bir kılıf ile kaplanmışlardır. Su geçirmez zincirlerin birbirleriyle etkileşimi yoluyla 4 nanometre genişliğinde bir tabaka oluşur ve bu şekilde gazlar ile çözünmüş maddelerin geçirgenliği kısıtlanmış olur. Heterosistlerde iki katmanlı lipidden meydana gelen dört ayrı zar bulunur ve bunların yapısı ile birlikte işlevleri de farklıdır.
Böylece bir arada gerçekleşmemesi gereken fotosentez yoluyla karbondioksit sabitlenmesi ve oksijen bulunmayan ortamda azot sabitlenmesi görevleri birbirinden ayrılmış ve siyanobakteriler görevlerini yerine getirmiş olur.
 Evrimciler İçin Bir Açmaz: Siyanobakteri fosilleri
siyanobakteriler2Avustralya Apex Chert bölgesindeki kaya katmanları incelendiğinde yaşları 3.9 milyar yıla kadar ulaşan siyanobakteri fosillerine, yani stromatolitlere ulaşırız.
Stromatolit, siyanobakteri gibi mikroorganizmaların kalıntılarının, tortularla bir araya gelip yapışması, birikmesi ve donması ile sığ sularda oluşur. Prekambriyen döneminde oluşmaya başlayan stromatolitler, deniz suyu aracılığıyla taşınan kalsiyum karbonat (kireç taşı) parçacıklarının, mavi-yeşil alglerin oluşturduğu ipliksi yığınlar üzerinde tutunarak oluşturduğu genişleme eğilimli katmanlı yapılardır.2 Bu yapılar zengin klorofil içeriğine sahiptir. Jeolojik devirler boyunca deniz yüzeyinin hemen altında çeşitli büyüklüklerde küre ya da kubbe şeklinde yapılar meydana getirmişlerdir. Siyanobakteriler 3.9 milyar yıl önce de mükemmel kalitede fotosentez yapabilen, nitrojen fiksasyonu (gaz haliyle kullanılamayan azotun kullanılabilir bileşikler haline gelmesi)  gerçekleştirebilen3, bakteri kamçısına (flagella) sahip olmadan süzülmeler şeklinde hareket edebilen, bu hareketi gerçekleştirmek için bir dizi protein kullanan kısacası tam teşeküllü harika canlılardır.
Harika mikro canlı siyanobakterinin, evrim teorisinin canlıların tesadüfler sonucu meydana geldikleri iddiasını çökerten muhteşem özelliklerini şöyle özetleyebiliriz:
• Siyanobakteriler dünyanın yıllık oksijen miktarının %50’sini tek başlarına üretirler4; bu sayı dünyadaki tüm yeşil bitkilerin ürettikleri miktara eşdeğerdir.
• Bu bakterilerin boyutları çok küçüktür, ama miktarları oldukça fazladır. Bir litre suda sayıları 100’den fazladır ve okyanusun verimliliğinin %10-20 kadarını oluştururlar. Görünmemelerine rağmen, yeryüzünün çok geniş bir bölümüne hakimdirler.
• Bu bakteri türü fotosentez, azot fiksasyonu (azotun canlılar tarafından kullanılır hale gelmesi için gereken işlem) ve solunum gibi birbirinden farklı işlemleri tek bir hücre içerisinde yapabilmektedir. Bu ise yukarıda anlattığımız eşsiz bir hücre zarı sistemi gerektirir. Örneğin bakterinin azotu sabitlemek için oksijensiz, diğer tüm işlemler için oksijenli ortama ihtiyacı vardır, bunların her biri farklı zar sistemleri gerektirir. Bu yapısı siyanobakterileri, bakteriler aleminin en kompleks üyelerinden biri yapmaktadır.5
•1980 yılında siyanobakterilerin sirkadian saatine sahip oldukları gözlemlenmiştir.6 Sirkadian saati, çok hücreli canlılarda da görülen, vücudun kendini dış ortama göre otomatik bir şekilde ayarlamasıdır. Siyanobakterilerin, günün 12 saati oksijeni hücre içine alarak fotosentez ve solunum, diğer 12 saatte ise azot fiksasyonu yaptıkları gözlemlenmiştir.
•Siyanobakteriler su içinde flagellaları (bakteri kamçısı) olmadan hareket edebilmektedirler. Bu canlıların herhangi bir uzuvları olmadan hareket edebilmelerinin sırrı, son 20 yılı aşkın süredir devam eden araştırmalara rağmen hala açıklığa kavuşturulamamıştır. En dış hücre katmanını oluşturan “S Tabaka” isimli altıgen tabaka, 3 boyutlu ve simetriktir. Bu tabakanın hücre hareketinde önemli rol oynadığı düşünülmektedir. Zira simetriyi oluşturan “swm6” isimli gen herhangi bir mutasyona uğratıldığında hücrenin hareket edemediği gözlemlenmiştir.7
• Antikanser, antivirüs ve UV koruyucu maddeler üretebilen siyanobakteriler, bu özellikleriyle insanlık için faydalı genetik çalışmalarda kullanılmaktadırlar. Örneğin, Nostoc ellipsosporum türü siyanobakterinin ürettiği Cyanovirin-N adlı antiviral protein, HIV virüsünü etkisiz hale getirmektedir. Bu protein, HIV virüsünün hücrelere tutunmasını sağlayan oligosakkarit yapılarına bağlanabilme özelliğine sahiptir. Bununla ilgili çalışmalar halen geliştirilmeye devam etmektedir.8
 Nostoc,  Oscillatoria, Gleocapsa gibi değişik isimler alan çok farklı siyanobakteri türleri yaratılmıştır.  Temiz sularda yaşayan bu bakterilerin son derece kompleks bir klorofil sistemleri vardır. Neredeyse bitki kloroplastları kadar karmaşık olan bu sistem sayesinde siyanobakteriler doğada fotosentez işlemini gerçekleştirmektedirler. Nostoc siyanobakterileri, aynı zamanda nitrojen dönüşümünde de önemli rol oynarlar.
siyanobakteriler3
Bakteriler genellikle çevremizde, vücudumuzda veya bozulmuş yiyeceklerde hızlı üreyebilen canlılar olarak tanınır. Onların, tüm canlılığın gereksinimini sağlayan çok önemli özelliklere sahip olduklarının, içlerindeki birkaç organel ile yeryüzünün dengesini sağlamak için son derece önemli işlemler yaptıklarının ise çoğu kişi farkında değildir. Soluduğumuz oksijenden yediğimiz yemeğe, etrafımızdaki manzaradan kullandığımız antibiyotiklere kadar, birçok hayati olgunun içinde, bakteriler önemli bir rol oynarlar. Aslında her bir bakteri, doğayı laboratuvar olarak kullanan uzman bir kimyacıdır.
Birçok insan kimyayı, anlaşılmaz terimler, karmaşık formüller olarak görür. Gerçekten de, bu konuda bir eğitim almadıktan sonra, kimyasal formülleri ve reaksiyonları anlamak mümkün değildir.
Kaynaklar:
1- http://www.newworldencyclopedia.org/entry/Cyanobacteria
2- http://www.fossilmuseum.net/Tree_of_Life/Stromatolites.htm
3-”Architects of the earth’s atmosphere.” Introduction to the Cyanobacteria. University of California, Berkeley. 03 Feb. 2006. http://www.ucmp.berkeley.edu/bacteria/cyanointro.html
4- The Cyanobacteria. Molecular Biology, Genetics and Evolutin. Edited by Antonia Herrero & Enrique Flores. Sy. 217
5- The Cyanobacteria. Molecular Biology, Genetics and Evolutin. Edited by Antonia Herrero & Enrique Flores. Sy. 271
6- The Cyanobacteria. Molecular Biology, Genetics and Evolutin. Edited by Antonia Herrero & Enrique Flores. Sy.200
7- The Cyanobacteria. Molecular Biology, Genetics and Evolutin. Edited by Antonia Herrero & Enrique Flores. Sy.273-275
8- The Cyanobacteria. Molecular Biology, Genetics and Evolutin. Edited by Antonia Herrero & Enrique Flores. Sy.166

Biyomimetri Dünyasından Yenilikler

biyomimetri
Yarasaların ve Yunusların Kullandıkları Sonar Sistem ve Ultra Ses Şimdi de Tıp Dünyasına Yön Veriyor
Ses, havada ve suda dalgalar halinde yayılır ve bu dalgalar herhangi bir cisme çarparsa geri döner. Eğer yeterli bilgi ve teknolojiye sahipseniz, dönen dalgalardan bu cisim hakkında çeşitli bilgiler edinebilirsiniz: Dalga kaynağının sizden ne kadar uzakta olduğu, büyüklüğü ya da ne yöne, hangi hızla hareket ettiği gibi...
Ses ve basınç dalgalarını kullanarak objelerin yerini tespit etme teknolojisi 20. yüzyılda geliştirilmiştir. Bu teknoloji, her ne kadar savaşta kullanılmak amacıyla geliştirilmişse de, günümüzde batık gemilerin yerlerini belirleme ya da deniz dibi haritalarının çıkarılması gibi amaçlarla kullanılmaktadır. Ancak doğadaki canlılar bundan milyonlarca yıl önce, henüz insanlar bu sistemleri keşfetmemişken, etrafa yayılan ses dalgalarını kullanıyor ve bu sayede yaşamlarını sürdürüyorlardı.
Örneğin yunuslar, yarasalar, balıklar ve güveler yaratıldıkları ilk andan beri "sonar" adı verilen bu sisteme sahip olan canlılardandır. Üstelik bu sistemler bugün bizim kullandıklarımızdan çok daha duyarlı ve kullanışlıdır. Çünkü biyosonar sistemler insan yapımı navigasyon cihazlarından çok üstündür. Doğadaki biyosonar kalitesinden çok etkilenen bilim adamları biyosonarı olan canlıların nasıl bu kadar hızlı ve doğru bir şekilde ses ile yer tespiti yapabildiklerini bulmak için bu canlıları çok detaylı olarak incelemektedirler. Sesleri yunus ve yarasaların analiz ettikleri gibi analiz etmeye ve sesi nasıl topladıklarını bulmaya çalışmaktadırlar.  Hayvanların vızıltı gibi sesleri bile çoklu filtreler ya da alıcılarla tespit etmelerinin sırrı çözülürse insan vücudunu daha doğru bir görüntüleme ile inceleyecek ultrason sistemleri geliştirilebilecektir.
Görüldüğü gibi canlılardaki özellikler çok geniş bir alanda insanlara fayda sağlamaktadır.
Zırhlı Koruma İçin Taklit Edilen İstiridye:
biyomimetri2a(2)
Bilim adamlarının araştırma yaptıkları konulardan biri de daha sağlam kurşun geçirmez maddeler elde etmektir. Bu konuda en çok incelenen doğal ürünler ise, istiridyeler tarafından üretilen incilerin sedefleridir. Pek çok yumuşakçanın kabuğunun iç katmanında bulunan sedefin %95'i tebeşirdir; fakat sedef kompozit yapısı sayesinde tebeşirden 3.000 kat daha dayanıklıdır. Bu yapı incelendiğinde 8 mikron (1 mikron=10–6 metre) eninde ve 0,5 mikron kalınlığındaki mikroskobik plakaların tabakalar şeklinde dizildiği görülür. Bu plakalar kalsiyum karbonatın yoğun ve kristal gibi parlak bir şeklidir. Fakat bu plakaların birleştirilmesi ipek benzeri yapışkanlı bir protein sayesinde mümkün olmaktadır.
Bu kombinasyon, iki yönlü bir sertlik sağlar. Öncelikle sedef üzerine ağır bir yük konulduğunda oluşan kırıklar, ince tabakalar boyunca ilerler, fakat protein tabakalarını geçmeye çalışırken yön değiştirirler. Bu, uygulanan kuvveti dağıtır ve böylece kırılma durdurulmuş olur. İkinci bir güçlendirici faktör de, bir kırık oluşunca, protein tabakalarının kırıklar boyunca gerilmesidir. Bu gerilim sayesinde kırılmayı devam ettirecek olan enerji emilmiş olur.
Sedef bu özellikleriyle insan yapımı yüzeylerden daha etkili bir enerji emicidir. Karmaşık kalsiyum karbonat katman modellerinin biyopolimerler ile bağlanması üzerinde çalışan bilim adamları bu sağlam maddeyi gelecekte askerlerin zırhlarında kullanmayı planlamaktadırlar. Bu örnekten de anlaşılacağı gibi Allah bizlere apaçık varlığının ve yaratmasındaki üstün güç ve kudretinin delillerini sonsuz ilmi ve aklıyla göstermektedir. 
Bugün bilim adamları biyomimetik malzemelerin üretilmesi için mikroskobik boyutlarda incelemeler yapmaktadırlar. Örneğin kemik ve diş türü biyoseramikler, vücut sıcaklığında, protein gibi organik maddelerin birleştirilmesiyle oluşur ve bunlar insan üretimi seramiklerden çok daha üstün nitelikler gösterirler. Doğadaki üstün niteliklerin nanometre (milimetrenin milyonda biri) boyutlarındaki birleştirmeden kaynaklandığının anlaşılması bu boyutlarda araç üretmeyi amaçlayan birçok elektronik şirketini biyoesinli malzeme (biyolojik malzemelerden esinlenilerek hazırlanan insan yapısı malzemeler) araştırmalarına yöneltmiştir.
Yakıt İçin Yapraklar:
biyomimetri2(3)Fotosentezi yapay olarak elde etmek için araştırma yapan bilim adamları, güneş enerjisini kimyasal yakıt üretmek için kullanmayı hayal etmektedirler. Ancak bu konuda gelişmeler kat edilmesine rağmen, kullanılan yöntemlerle henüz daha verimli ve daha ucuz yakıt elde edilememiştir.
Yapı Malzemesine Dönüştürülen Bakteriler:
Üretim dünyasında, birçok firma artık kaynakları korumak, maliyetleri düşürmek ve ürünleri en doğru yerde ve zamanda pazarlamak için bakterilerin yaratılış özelliklerinden faydalanmaktadır. “BacillaFilla” adı verilen bir bakteri türü buna örnektir. Betonarme yapılarda oluşan çatlaklar içinde çoğalan ve bir çeşit yapıştırıcı üreterek çatlağın kapanmasını sağlayan bu bakteri türü, gerçekte Yüce Allah’ın yarattığı özellikleri yapısında taşıyan “Bacillus subtilis” adlı bir bakterinin genlerinin değiştirilmesi ile üretilmiştir.
Bilim Dünyasına Yol Gösteren Diğer Canlılar
  • biyomimetri3(1)Yusufçuklar, uçaklardan farklı olarak her yöne doğru uçabilirler, bu özellikleriyle hovercraftlara ilham vermişlerdir.
  •  Köpekbalığı derisi  sürtünmeyi önler,  bundan esinlenerek dalgıç elbiseleri tasarlanmıştır.
  •  
  •  Termitler havalandırma sistemi bulunan tepecikler inşa ederler, mimarlar da bina yapımında bu sistemi kullanırlar.
  •  Kuşlar Wright kardeşlere ve Leonardo da Vinci’ye ilk uçak denemelerinde ilham vermişlerdir.
  •  Ağaç yaprakları solar hücrelere ilham kaynağıdır.
  •  Kelebek kanatları daha gelişmiş aygıt ekranları üretilmesine yardımcı olur.
  •  Balina yüzgeçleri daha iyi türbin kanatları geliştirilmesini sağlamıştır.
  •  Lotus yaprakları su geçirmez yüzeyler için model teşkil eder.
  •  Kuş gagasının şekli hızlı trenlerdeki direncin düşürülmesine yardım eder.
Gökyüzünden yeryüzüne ve denizlerin derinliklerine kadar etrafımız, hepsi birer yaratılış örneği olan "doğal teknoloji harikaları" ile donatılmıştır. En basit bir endüstriyel ürünün bile bir tasarlayıcısı ve üretim yeri vardır. Bu durumda dev fabrikalarla ya da karmaşık makinelerle kıyaslanamayacak kadar mükemmel sistemlere sahip canlıların tesadüfen ve kendi kendine, doğa şartları sonucunda ortaya çıktığını iddia etmek elbette ki son derece bilim ve mantık dışı olur.
Her canlı üstün ve mükemmel bir yaratılışa sahiptir. Bu mükemmel yaratılış özellikleri ilk yaratıldıkları anda kusursuz ve eksiksiz olarak ortaya çıkmışlardır.

Darwinistlerin insanın hayali evrimine dair utanç senaryoları: Doğan medya grubu, hala insanları aldatabileceğini zannediyor

06.12.2008 tarihli Vatan gazetesinde "5 milyon yıl sonra insan" başlığı altında bir haber yayınlandı. Milliyet gazetesinde ve NTV web sitesinde tekrar eden bu haberde insanın, 5 milyon yıl sonra, sözde evrimleşerek adeta bir uzaylıya dönüşeceği iddia ediliyordu. Yazıda insanın, her milyon yılda bir, hayali şekilde değişerek garip görünümde bir mahluka dönüşeceği yine hayali çizimlerle resmedilmişti.
 
Bu büyük aldatmaca, Darwinizm’in çöküşünü hazmedemeyen bazı odakların, "bir ihtimal insanları aldatmaya devam ederiz" düşüncesiyle ortaya attıkları mantık dışı ve Darwinistler açısından utanç verici bir senaryodur. Darwinistler bu defa, topluma, insanın sözde evrimleştiği ve hatta bu hayali evrimin devam ettiği telkinini verebilmek için, uzaylı resimlerine başvurmaktadırlar.
 
Oysa tüm Darwinistlerin de çok iyi bildiği gibi, artık TÜM DÜNYADA İNSANLAR EVRİM TEORİSİNİN KESİN VE BÜYÜK BİR YALAN OLDUĞUNU BİLMEKTEDİRLER. İNSANLAR ARTIK;
 
-        İnsanın, bugünkü görünümü ve mükemmel hali ile binlerce yıl önceYOKTAN YARATILMIŞ OLDUĞUNU,
-        İnsanın tarihine ait bulunan tüm fosillerin bu KUSURSUZ YARATILIŞI GÖSTERDİĞİNİ,
-        Darwinistler tarafından insanın hayali evrimine delil olarak gösterilmeye çalışılan tüm fosillerin ya SAHTE OLARAK ÜRETİLDİKLERİNİ YA DA SOYU TÜKENMİŞ MAYMUNLARA AİT OLDUĞUNU,
-        Yeraltından çıkan 100 milyondan fazla fosilin TAMAMININ HİÇBİR DEĞİŞİM GEÇİRMEMİŞ MÜKEMMEL CANLILARA AİT OLDUĞUNU,
-        TEK BİR TANE BİLE ARA FOSİL OLMADIĞINI,
-        YAŞAYAN FOSİLLER vesilesiyle, canlıların milyonlarca yıl boyunca HIÇ DEĞİŞMEDEN KALDIKLARINI, MÜKEMMEL GÖRÜNÜM VE YAPILARIYLA BİR ANDA YOKTAN YARATILDIKLARINI ANLAMIŞLARDIR.
-        Bu fosilleri BİZZAT İNCELEMİŞ, FOSİL SERGİLERİNDE ONLARAELLERİYLE DOKUNMUŞLARDIR.
 
Artık Darwinistlerin insanları, BUNUN AKSİNE İKNA EDEBİLMELERİ MÜMKÜN DEĞİLDİR.
 
Hiçbir ara fosil olmayışının teorisi için en büyük itiraz olacağını, Darwin bile itiraf etmiştir:
 
Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde? Sayısız ara geçiş formu olmalı, FAKAT NİÇİN YERYÜZÜNÜN SAYILAMAYACAK KADAR ÇOK KATMANINDA GÖMÜLÜ OLARAK BULAMIYORUZ... NİÇİN HER JEOLOJİK YAPI VE HER TABAKA BÖYLE BAĞLANTILARLA DOLU DEĞİL? JEOLOJİ İYİ DERECELENDİRİLMİŞ BİR SÜREÇ ORTAYA ÇIKARMAMAKTADIR VE BELKİ DE BU BENİM TEORİME KARŞI İLERİ SÜRÜLECEK EN BÜYÜK İTİRAZ OLACAKTIR. (CHARLES DARWIN, THE ORIGIN OF SPECIES, S. 172, 280)
 
Darwin, bu şekilde söylemiştir ve bu gerçekleşmiştir. 150 yıldan beri tek bir ara fosil bulunamamıştır. Bulunan fosillerin tümü ayrı müstakil canlılara ait fosillerdir. Darwin’in evrim teorisi bu açık gerçek karşısında kesin olarak çökmüştür.
 
İnsanlar artık, Darwinistlerin "çamurlu suda kendi kendine oluşan ilk hücre" senaryolarına da inanmamaktadırlar.
 
-        Hücreyi oluşturan tek bir proteinin rastgele meydana gelmesinin 10950’de bir, yani İMKANSIZ olduğunu,
-        dolayısıyla indirgenemez komplekslikteki hücre gibi muhteşem bir yapının tek bir parçasının bile ASLA TESADÜFEN OLUŞAMAYACAĞINI
ÇOK İYİ BİLMEKTEDİRLER.
 
İnsanlar artık, Darwinistlerin, canlıların kökenine ve gelişimine dair yaptıkları tüm açıklamaların birer aldatmacadan ibaret olduğunu biliyorlar. Artık Darwinistlerin, İNSANLARI ALDATABİLMELERİ İMKANSIZDIR.
 
150 yıldan beri tek bir ara fosil bulunamamıştır bunların hepsi ayrı müstakil canlılara ait fosillerdir.
 
Dolayısıyla Darwinistlerin, engin hayal güçlerini yansıtan sahte çizimlerle insanları aldatmaya yönelik boş çırpınışları, DARWİNİSTLERİ YALNIZCA KÜÇÜK DÜŞÜRMEKTEDİR. BU ÇABALAR, YALNIZCA, DARWİNİZM’İN ÇÖKÜŞÜNÜN BİR İLANIDIR. BAŞKA BİR AMACA HİZMET ETMEMEKTEDİR.
 
Ayrıca hatırlatmak gerekirse, bundan yalnızca iki ay önce Vatan gazetesi de dahil olmak üzere tüm Doğan grubuna ait basın organlarında yayınlanan bir başka propaganda haberinde, "insanın hayali evriminin artık durduğu" iddia edilmiştir. Birbiriyle tamamen çelişen bu izahlar, yapılan haberlerin yalnızca ne olursa olsun Darwinizm’in propagandasını yapma amaçlı olduğu, bunlar için delil ve mantık aranmadığı, yalnızca "ne kadar iyi propaganda yaparsam o kadar çok taraftar bulurum" düşüncesine dayandığı izlenimi vermektedir. İşte bu, 150 yıldır süregelen klasik, tüm dünyada uygulanan bilindik Darwinist demagoji yöntemidir. Evrimi savunmak için hiçbir bilimsel delil ve mantıklı izah yoktur. Amaç sadece, bir aldatmacaya insanları alıştırabilmek, onları buna inandırabilmektir.

Ama artık bu aldatmaca olduğu gibi deşifre olmuştur. Darwinizm çürüyüp gitmiş, Darwinist sahtekarlıkların ve Darwinist demagojinin ortaya çıkmasıyla bu sahte ideolojinin dayanak noktası kalmamıştır. İnsanlar Yaratılış delillerini, değişmeden kalmış 100 milyon fosili görmüşler ve Darwinizm masallarının saçmalığına ispatlı ve delilli olarak şahit olmuşlardır. Artık insanların Darwinizm yalanına kanmaları imkansızdır. Science dergisinin de belgelediği gibi, Türkiye’nin %90’ı artık evrime inanmamaktadır. (Science, 11 Ağustos 2006: 765-766) Yaratılış Atlası, tüm dünyada Darwinist diktatörlüğün sonunun gelmesine vesile olmuştur. Evrim aldatmacasını ayakta tutabilmenin artık hiçbir yolu yoktur.

Darwinizmin yaygara ve demagoji yöntemleri

Darwinizm’i kanıtlayan tek bir tane bile delil yoktur. İşte bu nedenle Darwinistler, tam 150 yıldır bilimsel delil getirmek yerine farklı bir yöntem kullanırlar: Yaygara ve demagoji.
 
-          Darwinistler, evrim teorisinin bir sahtekarlık olduğunu gizleyebilmek için her yola başvururlar. Evrimi sorgulayan, anti-Darwinist görüşü savunan profesör ve bilim adamlarını alelacele görevden alır ve onları sustururlar.
 
-          Darwinizm sahtekarlığını, son derece karmaşık bilimsel bir gerçekmiş gibi göstermeye çalışırlar. Karışık formüllerle, anlaşılmayan kelimelerle insanları aldatmaya çalışırlar. Bilimsellikle hiçbir ilgisi olmamasına rağmen, bilimselliği ve insanların bilime olan saygısını kullanırlar.
 
-          Demagoji lafazanlığı yapar, karşıt görüşlere bilimsel cevaplar vermek yerine şarlatanlıkla cevap verirler. Kesin, somut bilimsel delillere hiçbir gerçek bilimsel delil getiremedikleri için güya espiri tarzında, güya alaycı ve münasebetsiz bir üslup kullanarak kendilerince Yaratılışı ispatlayan kesin delilleri geçersiz kılmaya çalışırlar. Açık deliller ortadayken, bu yöntemle insanları aldatabileceklerini düşünürler.
 
-          İnsanların düşünmelerini ve gerçekleri araştırmalarını engellemeye çalışırlar. Ancak bu şekilde Darwinizm sahtekarlığının keşfedilemeyeceğini zannederler. Demagojik anlatımlarla ve garip formüllerle boğulmuş, karışık, anlaşılmaz yazılarla insanları düşünmekten alıkoymaya çalışırlar.
 
-          Yabancı Darwinizm yanlısı yayınlar bunun en iyi örnekleridir. Bu yayınların hiçbiri “evet Yaratılış’ı destekleyen 100 milyon fosil var. Biz de buna şu şekilde cevap veriyoruz” diyememektedirler. Canlıların milyonlarca yıl önceki hallerinin olduğu gibi saklandığı amberlerden hiç bahsetmemektedirler. Bunların tümünün Darwinizm’i yok ettiğini bildiklerinden bu konuları hiç açmamaktadırlar. Yalnızca bol bol, bilimsel delillerden uzak, anlaşılmaz demagojilere başvurmaktadırlar.
 
-          Anti-Darwinist görüşteki öğrencilerin okullardan atılması için dayatma uygularlar. Örneğin son dönemlerde The Observer gazetesinde yayınlanan konu ile ilgili makalede Darwinist bilim adamlarının, “eğer din, öğrencilerin evrimi kabul etmelerini engelliyorsa, bu öğrencilerin üniversitede kalmaları için bir anlam yok” dedikleri belirtilmektedir. Bu da Darwinist yıldırma ve sindirme yönteminin Darwinist ağızlardan en net açıklamasıdır.
 
-          Darwinistlerin en sık kullandıkları demagoji yöntemlerinden biri, Harun Yahya’nın tüm dünyayı sarsan eşsiz eserlerinin maddi kaynağının yabancı ülkelere dayandığı iddiasıdır. Son olarak Observer gazetesinde çıkan haberde söz konusu çalışmaların Suudi Arabistan destekli olduğu iddia edilmiştir. Oysa Suudi Arabistan’ın evrim konusuna hiç önem vermediği, devletin evrime karşı bir politikasının olmadığı açıkça görülmektedir. Eğer Suudi Arabistan hükümeti gerçekten evrime karşı bir çalışma yürütmek istese, kuşkusuz ki bunu Türkiye’de yapmayacaktır. Bunun bir anlamı yoktur. Suudi hükümetinin elindeki para da imkan da, kendi ülkesinde kapsamlı bir çalışma yapması için yeterlidir. Darwinistlerin bu yönde yaptıkları demagoji son derece mantıksız, hatta komiktir.
 
-          Yine aynı gazetede Türkiye’de fakir okulların Harun Yahya’nın kitaplarına müteşekkir oldukları iddia edilmiştir. Bu da başka bir demagoji yöntemidir. Harun Yahya’nın kitapları bilimsel değeri olduğu için, kesin gerçekleri açıkça gösterdiği için bütün dünyada okunmaktadır. Zengin Avrupa ülkeleri ve Amerika, bu kitapları en fazla okuyan ülkelerdir. İnsanlar, doğruları gösterdiği için bu kitapları severek almaktadırlar. Darwinistler, yalnızca bu gerçeği hazmedememektedirler.
 
-          Darwinist bilim adamlarının konuşmaktan korktuklarının söylenmesi de yine aynı demagojinin bir parçasıdır. Gerçekte bilim adamları Yaratılış savunucularıyla konuşmaktan korkmamaktadırlar. Onların korkuları Yaratılışı ispat eden milyonlarca delile rağmen Darwinizm lehinde tek bir delil sunamamalarına dayanmaktadır. Ellerinde bilimsel delil olsa kuşkusuz ki bu tip tartışmalara katılmamaları için bir sebep yoktur. Yaratılış gerçeğini ispat eden 100 milyon fosile cevap verememektedirler, proteinin tesadüfen oluşamayacağını itiraf edememektedirler. Herhangi bir tartışma sırasında açık, kesin, bilimsel gerçeklerle karşılaşacaklarını bilmektedirler. Ve bunlara verebilecek hiçbir cevapları yoktur.
 
-          Yine Observer gazetesinde yer alan Avrupa Konseyi’nin Yaratılış Atlası’nın okullarda okutulmamasına yönelik girişimi de Darwinistlerin sözde sindirme yöntemlerinin en bilinenlerindendir. Kitapları yasaklayarak insanlara bilimsel gerçeklerin ulaşmayacağını zannetmektedirler. Oysa okullarda tek taraflı Darwinizm’in anlatılması, karşıt görüşe yer verilmemesi Darwinistler adına utanç vericidir. Felsefe okullarında bile, komünizm anlatılırken bunun karşıt fikri olan faşizm de anlatılmaktadır. Evrenin oluşumu ile ilgili olarak Big Bang teorisi anlatılırken bunun karşı iddiaları da anlatılmaktadır. . Bu örnekte ise durum çok daha vahimdir. Çünkü Yaratılış bilimsel kanıtlarla ispat edilmiş bir gerçekken, Darwinizm bir safsatadır.
 
R0358

Eğer Darwinistlerin ellerinde teorilerini kanıtlayacak deliller olsaydı ve Darwinistler teorilerinin doğru olduğuna samimi olarak inansalardı, demagojiye başvurmaya, Yaratılış delillerini gizlemeye çalışmaya, bilim adamlarını ve Yaratılış savunucularını sindirmeye çalışmaya kuşkusuz ki ihtiyaç hissetmezlerdi. Darwinistlerin yasaklarının, alaycılıklarının, uzun demagojik anlatımlarının, tartışmaya girmemelerinin temel sebebi Darwinizm’in büyük bir safsata, dünyayı 150 yıldır aldatmış bir aldatmaca olmasındandır.

Fakat bu yasaklamalar, yaygaralar ve demagojiler, dünyaya Yaratılışı destekleyen 100 milyon fosilin var olduğunun açıklanması ile son bulmuştur. Artık insanlar Güneş’i görmüşlerdir. “Dışarısı hala karanlık” telkinini vermeye çalışmak bir fayda vermemektedir. Bilimsel gerçekler tüm dünyanın gözlerinin önündedir. Darwinist yalan deşifre olmuştur. 

Richard Dawkins’in ve Hürriyet Gazetesi' nin cahilliği

Evrimi çürüten yüzlerce delilin Yaratılış Atlası ile açıkça ortaya konulmasının ardından büyük bir telaş ve panik içine giren Richard Dawkins’in düştüğü büyük cehalete Hürriyet gazetesi de ortak olmuş durumda! Sitesinde, Yaratılış Atlası’nda resmi konulmuş bulunan maketten oluşan bir böcek resmini kendince bir hata olarak nitelendiren ve bu şekilde Yaratılış Atlası’nın dünya çapındaki güçlü etkisini yine kendince örtbas etmeye çalışan Dawkins’in cahilce buluşunu Hürriyet gazetesi yine aynı yanılgı içinde büyük bir keşif zannetmiştir.
 
Yaratılış Atlası’nda yer alan maket böcek resmi, milyonlarca yıl önce fosil örneği bulunmuş olan canlının, bugün halen yaşadığını gösteren bir böcek resmidir. Bunun maket olup olmaması, hiçbir şey değiştirmez. Önemli olan milyonlarca yıl önce yaşamış olan bu böceğin günümüzde halen aynı şekilde var olması, yaşıyor olmasıdır.


bocek maketleri
bocek maketi1bocek maketi2
Günümüzde yaşayan canlıların mumyalanmış gerçekleri bir çok yerde iğne ile tutturularak bu şekilde sergilenmektedir. Bunlar, bu canlıların yaşamadığını göstermez, bilakis yaşayan canlıların örneği olması için maket olarak halka sunulmaktadır.
 

Buradaki fosil amber gerçektir, 25 milyon yıllık evcikli böcektir ve Dominik amberlerine aittir. Bu canlının halen yaşıyor olduğunu ifade etmek için onun yaşayan bir örneği de verilebilir, maketi de, çizimi de. Önemli olan bu canlının halen yaşadığının bilinmesidir. Burada evrimi çürüten gerçek, canlının milyonlarca yıl boyunca hiçbir değişime uğramaması ve evrim teorisini kesin olarak reddetmesidir.
 
Bu gerçeğin yanı sıra, her nedense “detaylara önem verdiği izlenimi vermeye çalışan” Dawkins de, Hürriyet gazetesi de söz konusu canlının günümüzde yaşayan örneğinin Yaratılış Müzesi sitesinde uzun zamandır bulunmakta olduğunu görmezden gelmektedirler. Oysa dileyen herkes, Dawkins’in ve Hürriyet gazetesinin spekülasyon malzemesi haline getirmeye çalıştıkları evcikli böceğin günümüzde yaşayan örneğinin resminihttp://www.yaratilismuzesi.com/fosiller/fosil.php?Id=160 adresinden inceleyebilir.

 
AI0054 caddisfly_gnats
AI 54_caddisfly_alive
EVCİKLİ BÖCEK, KARA KANATLI MANTAR SİVRİSİNEĞİ
Yaşı:
25 milyon yıllık
Bulunduğu yer:
Dominik Cumhuriyeti
 


Dikkat edilirse Richard Dawkins de, sitesinde evcikli böceğin günümüzde yaşayıp yaşamadığı konusuna nedense hiç girmemiş, bu konuda hiçbir yorumda bulunmamış, sadece Yaratılış Atlası’nda sunulan resmin niteliği ile ilgilenmiştir. Elbette ki, Dawkins’in, canlının günümüzde yaşıyor olması ve milyonlarca yıl boyunca değişmemiş olması gerçeği karşısında söyleyecek hiçbir sözü bulunmamaktadır.
 
Yine Dawkins’in binlerce sayfalık Yaratılış Atlası’nın hemen her sayfasında gördüğü yüzlerce yaşayan fosil hakkında da söyleyecek hiçbir şeyi olmamıştır. Bu önemli fosil deliller karşısında uzun zamandır diğer evrimcilerde olduğu gibi Dawkins cephesinde de bir suskunluk hakimdir. Evrimi çürüten deliller karşısında yapabilecek bir açıklaması, getirebilecek bir delili olmadığını açıkça dile getirmek yerine susmayı tercih etmektedir.
İçinde yüzlerce yaşayan fosil örneği verilmiş olan, evrimi kesin olarak çürütmüş bulunan toplam 2300 sayfalık 3 ciltlik devasa Yaratılış Atlası’nda, Dawkins, bula bula bir maketin resmini bulmuş ve bunu da bir hata olarak göstermeye çalışmıştır. Evrimciler kitapta hiçbir hata olmamasını, milyonlarca yıl önceki canlıların günümüzde halen yaşadığının kanıtlanmış olmasını kendilerine yedirememişlerdir. İşte Dawkins’in gösterdiği bu beyhude çaba, Yaratılış Atlası’nın ne kadar doğru ve etkili olduğunu göstermektedir. Bu durum, aynı zamanda Yaratılış Atlası vesilesi ile evrimin dünya çapında nasıl güçlü bir çöküşe gitmiş olduğunu da göstermektedir.

Teist evrimci modeli büyük bir yanılgıdır

Darwin, evrim teorisini ilk olarak gündeme getirirken oldukça endişeliydi. Teorisinin, o dönemde başta İngiltere olmak üzere tüm Avrupa’da hakim olan Hıristiyan inancına ters düşeceğini ve bundan dolayı tepki toplayacağını biliyordu. Bu nedenle Darwin’in fikirlerini insanlara açıklaması uzun zaman almıştır. Yakın dostlarına gönderdiği mektuplarda ise tedirginliğini açıkça itiraf etmiştir.

Darwin’i bu derece endişelendiren gerçek, evrim teorisinin, temelde, bir yaratıcının varlığını tümüyle reddediyor olması ve bunun yerine tesadüfleri ilahlaştırmasıydı. Günümüzde ise, Richard Dawkins gibi evrimciler, “Darwin bize entelektüel yönden tatmin olmuş birer ateist olabilme şansını verdi”diyerek evrim teorisinin temelindeki bu amacı ilan etmektedirler.
Evrimin İspatlanmış Bilimsel Bir Teori Olduğunu Düşünme Yanılgısı

İnsanları evrim teorisi konusunda en fazla yanıltan noktalardan biri, bu konu ile ilgili sık sık duydukları propagandalar ve spekülatif iddialardır. Bu konuda verilen telkinlerin en önemlilerinden biri ise, evrimin tümüyle “bilimsel” bir teori olduğu, bilimin çeşitli dallarıyla bu teorinin ispatlanmış olduğu telkinidir.

Oysa ortada büyük bir çelişki vardır. Bilim, elde ettiği hiçbir bulguda, yaptığı hiçbir deneyde evrim teorisini destekleyici tek bir sonuca bile ulaşamamıştır. Evrimi destekleyecek tek bir aşamanın varlığı ispat edilememiştir. Değil evrim teorisinin iddia ettiği gibi tesadüfi olaylarla, kontrollü laboratuvar ortamlarında bile cansız maddelerin içinden canlı bir organizma oluştuğu gösterilememiş, bilinçli ve kontrollü ortamlarda dahi cansız maddelerden tek bir hücre dahi üretilememiştir. Evrim teorisinin; canlı türlerinin genetik bilgisinin doğal etkenlerle geliştiği, yeni canlı türleri ortaya çıktığı veya türlerin birbirine dönüştüğü, şeklindeki iddiası da hiç bir kanıta dayanmamaktadır. Şimdiye kadar evrim adına öne sürülmüş olan tüm sözde deliller, geçersizliği çeşitli şekillerde ispat edilmiş çeşitli fosillerden, yanlış yorumlanan biyolojik olgulardan ya da evrimcilerin bilinçli ve kasıtlı olarak başvurdukları çarpıtma ve sahtekarlık örneklerinden öteye gidememiştir. 21. yüzyıl teknolojisi ve bilimi ile, “bu, evrim teorisi için kesin bir delildir” diye getirilen tek bir bulgu bile bulunmamaktadır. Bu şartlar altında evrimin bilimsel olarak ispatlandığı iddiasının bir göz boyamadan ibaret olduğu açıktır.

Çelişkinin ikinci yönü ise şudur: Bilimsel bulguların sergilediği canlılıktaki komplekslik, olağanüstü hassas dengeler ve kusursuz tasarım, tüm bunları yaratan bir bilincin varlığını göstermektedir. Yeryüzündeki canlılığın oluşumunu tesadüflerle açıklamak imkansızdır. Varılacak tek sonuç, yeryüzüne bilinçli bir yaratılışın hakim olduğudur. Bir başka deyişle bilim, yaratılışı ispat etmektedir. Bu gerçek, evrimcilerin “din dogmatiktir” iddiasını ortadan kaldırmakta, dini inancın akılcı olduğunu göstermekte ve dindar insanları evrime inanmaya yönelten gerekçeleri yok etmektedir.

Teist evrimci görüşe yakın olan kişiler açıktır ki bu önemli bilgiden yoksundurlar. Evrimcilerin yanıltıcı telkinleri sonucunda, evrimin ispatlanmış bilimsel bir gerçek olduğunu düşünür ve bunun canlılığın oluşumu için tek yol olacağına inanırlar. 


Evrimcilerin, İnançlı İnsanları Kendi Saflarına Katma Çabaları 

Teist evrimci modeli, evrimcilerin özellikle son yıllarda teşvik ederek oluşturmaya çalıştıkları bir modeldir. Özellikle son yıllarda dine dönüşte büyük bir gelişme yaşanmakta ve dolayısıyla evrime inanan insanların sayısı giderek azalmaktadır. Ayrıca, bir Yaratıcının varlığına inanan bilim adamlarının sayısındaki artış da evrimcileri telaşlandırmaktadır. Çünkü bu bilim adamları, her geçen gün daha da artan bir etki ile, evrim teorisinin bilimsel yönden geçerli olmadığı ile ilgili delilleri kamuoyunun bilgisine sunmaktadırlar.

Evrimciler ise, teist evrimci modelini destekleyerek, kendi saflarına çekemedikleri dindar insanları dinle evrim arasında bir uyum olduğuna ikna etmeye çalışmaktadırlar. Teist evrimciler,  Bir kısmı da, Allah’ın ilk canlı hücreyi yarattıktan sonra, bu canlı hücrenin kademe kademe gelişerek nihayetinde insanı oluşturduğuna inanır.

Evrim teorisi hakkında pek fazla bilgisi olmayan kişiler evrimin bir Yaratıcının varlığını reddettiğinin, onun yerine tesadüfleri ilahlaştırdığının farkında değildirler ya da bunu görmezden gelirler. Dolayısıyla özel bir plan üzerine kendilerine sunulmuş olan “teist evrim” inancının bir zarar getirmeyeceğini düşünürler. Hatta evrimcilerin, “evrim=bilim” telkinlerine kanarak, bilimle dini mutabık hale getirdiklerini zannederler.

Oysa, evrim teorisi bilimsel bir gerçek değildir ve ilahi dinlerin yaratılış hakkındaki açıklamaları ile tamamen çelişir
Darwinizmin, ilahi dinlerle ve Yaratılış gerçeği ile çelişmektedir:

Gözlerden asla kaçmaması gereken bir gerçek, evrim teorisi-yaratılış tartışmasında temel meselenin "tesadüf" iddiasında odaklanmış olmasıdır. Evrim teorisini savunanlar, canlılığın bir tesadüfler zinciri ile oluştuğu iddiasındadırlar. Darwin'in yazılarının özü budur ve onu izleyen tüm evrimciler aynı iddiayı korumaktadır. Evrim teorisinin varlık amacı bu iddiadır. Aynı zamanda evrim teorisinin saçmalığı da bu iddiadan kaynaklanmaktadır, çünkü bilim canlıların kökeninin "tesadüf" değil "tasarım" olduğunu göstermektedir.

Dolayısıyla inançlı bir insanın, evrim ve yaratılışın birbirinin tam olarak zıttı olan iki görüş olduğunu açıkça görmesi ve kabul etmesi gerekmektedir. Evrim, insanın ve canlılığın yaratılış amacını ortadan kaldırırken, yaratılış gerçeği her şeyin varlığının bir amacının olduğunu bildirir. Evrim bilinçsiz ve kör tesadüflerin gücüne inanırken, yaratılış sonsuz bir Aklın,  mutlak gücüne inanır. Biri dini, biri de dinsizliği savunan iki anlayışın biraraya getirilme çabası, bir aldatmacadan başka bir şey değildir.

Sonuç

 Evrim teorisinin geçerliliğine inanmak, pek çok kişinin sandığı gibi zararsız değildir. Evrim teorisi, savunduğu sapkın fikirler, getirdiği dinsizlik anlayışı ve materyalizm ile, 150 yıldır süren yozlaşmanın, dejenerasyonun, sapkınlığın, hatta ırkçı katliam ve soykırımların en başlıca sebebidir. Bu anlayışa destekçi olmak, dindar insanların asla tercih etmemesi gereken bir durumdur.

 
Bu gerçeğe inanan samimi Hıristiyanlar, Darwinizmin tehlikeli boyutlarının farkına varmalı, bu zararlı ideolojiye karşı fikri mücadele içinde olmalı ve ideolojinin etki alanını daraltmalıdır. Bu şekilde samimi Hıristiyanlar, dinin gücünü de artırmış olacaktır. Kuşkusuz batıl, her zaman çürüyüp yok olmaya mahkümdur. İnsanlık için büyük tehlikeler barındıran Darwinizm de bu sonla mutlaka karşılaşacaktır. Bunun öncüsü ise, Allah’ın izni ile dünya üzerindeki samimi dindarlar olacaktır.

Richard Dawkins akıllanıyor!

Darwin’in Rottweiler’ı olarak tanınan, uzun yıllardan beri Darwin’in en büyük destekçilerinden biri olarak dünya çapında yıkıma uğramış bir teoriyi, evrim teorisini ayakta tutmaya çalışan Oxford Üniversitesi zooloji bölümünden Richard Dawkins'de oldukça olumlu gelişmeler var! 
Dawkins, son dönemlerde tüm yazılarında, yaptığı tüm söyleşilerde, tüm röportajlarında tek bir şeyi dile getirir oldu: Canlılık tesadüfen oluşamaz!
Dawkins bu önemli açıklamasıyla, daha henüz tam anlamıyla akıllanmamış olsa da, akıllanma safhasında olduğunu, canlıların tesadüfen meydana gelemeyeceğini kabul etmekle bir aşama kaydetmiş olduğunu, dolayısıyla iyiye doğru bir gelişme gösterdiğini tüm dünyaya göstermiş bulunmaktadır.
Richard Dawkins’in konuyla ilgili çeşitli yayın organlarına yapmış olduğu açıklamalar şu şekildedir:
Darwinizm gerçekten tesadüfleri anlatan bir teori olsaydı işe yaramayacağı, ezici, ses getirici ve kesin biçimde açıktır. (http://www.saidwhat.co.uk/quotes/favourite/richard_dawkins/it_is_grindingly_creakingly_crashingly_obvious_23429)
Bu durum söz konusu donanımların tesadüflerle biraraya gelmiş olamayacağını göstermektedir ve elbette mantıklı hiçbir bilim adamı bunun böyle olabileceğini söylememiştir. (http://richarddawkins.net/mainPage.php?bodyPage=article_body.php&id=170)
Rastgele mutasyonların zürafanın boynu ve elbette diğer her şeyin evrimi için iyi bir açıklama OLMADIĞINI çok doğru söylediniz. (http://www.simonyi.ox.ac.uk/dawkins/FAQs.shtml)
19. asırda evrim teorisi ilk ortaya atıldığından beri Charles Darwin’in yegane çıkış noktası olan “tesadüfler”, Darwin’in en ateşli temsilcisi tarafından artık yalanlanmaktadır. Darwinistlerin tüm canlılık için tek açıklamaları, iki yüzyıldan fazla zamandır edindikleri “sahte ilah” bir anda reddedilmektedir. Darwinistlerin asla vazgeçemedikleri “tesadüf putu” artık açıkça terk edilmiştir.
Peki bu önemli ve büyük değişimin sebebi nedir?
Bu büyük değişimin sebebi,
• Darwinistlerin Darwinizm’in yenilmiş olduğunu açıkça ve tüm delilleriyle görmüş olmalarıdır.
• Değil tek bir hücrenin, işlevsel tek bir proteinin bile laboratuvarda oluşturulamayacak kadar kompleks ve üstün olduğunu anlamış olmalarıdır.
• Canlı organizmalara ait hiçbir şeyin kesin olarak tesadüfen meydana gelemeyeceğini artık reddedemeyecek bir konuma gelmeleridir.
• Genetik, biyoloji, mikrobiyoloji bilimlerinin canlıların indirgenemez komplekslikte olduğunu ilan etmesi karşısında çaresiz kalmalarıdır.
• Paleontoloji biliminin, işlevsiz, garip, ucube varlıkların yaşamadığını, milyonlarca yıl boyunca yaşamış olan tüm canlıların mükemmel görünümlü, tam ve kusursuz canlılar olduğunu 100 milyondan fazla fosil ile ilan etmesi sonucunda, bunu kabullenmeye mecbur kalmalarıdır.
• Fosil kayıtlarında tek bir ara fosil bile olmaması karşısında izah ve iddialarını değiştirmek zorunda kalmalarıdır.
• Allah’ın üstün ve kusursuz yaratmasını açıkça görmeleri, fakat bunu resmen kabul etmek yerine ifade değiştirmeleridir.
Şu anda  200 yıldır tüm dünyayı aldatan bu sahte teorinin en sadık takipçilerinin artık Darwin’in temel iddialarını reddediyor olmaları, Darwinizm’in temelden, geri dönüşü olmayacak şekilde çöküşünün en açık, en kesin ve en görünür kanıtıdır. Dünyanın artık bu yalana inanmadığını gören Darwin destekçileri, tesadüf iddiasıyla, değil güçlü ve akıllı beyinleri, çocukları bile aldatamayacaklarını fark etmiş bulunmaktadırlar. Darwinizm’in dünya çapındaki yıkılışının etkilerini görmek ve Darwinistlerin de Darwinizm’i terk etmeye başladığını izlemek kuşkusuz ki sevindiricidir.
Tesadüfe “doğal seleksiyon” gibi isimler koymak Darwinistler için bir çözüm değildir. Doğal seleksiyonda bilinçli bir seçilim durumu söz konusu değildir. Tesadüf yerine doğal seleksiyon gibi kör bir mekanizmayı sahte ilah edinmek, “tesadüf değil ama şans” demekten farklı bir şey değildir. Doğal seleksiyon denen kör sürecin bilinçli, şuurlu ve akılcı dizaynlar, organlar, yapılar, canlılar meydana getirmesi imkansızdır. Doğal seleksiyonun yoktan bir organ meydana getirdiği veya bir organı bir başkasına dönüştürdüğü hiçbir şekilde gözlemlenememiştir, bunun biyolojik açıklaması yapılamamıştır. Yapılması da kuşkusuz mümkün değildir. Doğal seleksiyon isimli sahte mekanizma hiçbir zaman bir türü bir başka türe dönüştüremez. Örneğin bir geyik sürüsünde hızlı koşan geyikler kaplanlardan kaçıp hayatta kalabilirler ama bu yolla hiçbir zaman zürafalara dönüşmeyeceklerdir. Doğal seleksiyonda akıl yoktur, bilinç yoktur, olayları tasarlayan, organları dizayn eden, doğruyu yanlıştan ayırt eden hayali bir güç yoktur. Doğal seleksiyon rastgele gerçekleşir ve geliştirici bir gücü de olmadığı için, “tesadüf yoktur ama doğal seleksiyon vardır” iddialarıyla ortaya çıkmak insanları başka bir yalanla aldatmaya kalkışmaktan başka bir şey değildir. (Detaylı bilgi için bkz. http://www.dogalseleksiyon.com/)

Panikte olan evrimciler, hezeyanlarına yenisini eklediler: ''Dört ayaklı yunus'' masalı

Evrimcilerin yaşayan fosiller sergileri karşısında içine düştükleri çaresizlik ve panik hali devam ediyor. Bunun son bir göstergesi, 6 Kasım 2006 tarihli Bugün gazetesinin sayfalarında “Dört ayaklı yunus bulundu” manşetiyle duyurulan evrimci çarpıtma oldu. 

Evrim teorisinin geçersizliğini ortaya koyan çeşitli bitki, balık, böcek, kuş türlerine ait çok sayıda yaşayan fosilin halkın gözleri önünde sergilenmesinden rahatsız olan evrimciler, ara form iddiasını kanıtlayacak tek bir fosil varsa herhangi bir kent meydanında sergilemeleri çağrısı karşısında sessizliğe bürünmüşlerdi. Gerek ara form iddialarının bilimsel geçersizliği, gerekse kanıt gösterme konusundaki çekinceleri gün geçtikçe daha açık şekilde deşifre edilen yerli evrimciler, dikkatleri fosil kayıtlarından uzaklaştırarak, türlü gözboyamalarla durumu örtbas etmek için çare aramaya başladılar. 

Bugün gazetesi, haberinde, Japon balıkçılarca ele geçirilen bir yunusu haber veriyordu. Sözkonusu yunus, bedeninin arka kısmında fazladan bir çift yüzgece sahipti. Bugün gazetesi evrime hiçbir şekilde kanıt oluşturmayan bu durumu çarpıtıyor ve “yunusların daha önce karada yaşayan 4 ayaklı canlılar olduğu tezinin ıspatlandığı” iddiasında bulunuyordu. 

“Dört ayaklı yunus” hezeyanı 

Hemen belirtmek gerekir ki, “ayak” yakıştırması tamamen temelsiz, bir o kadar da saçma bir iddiadır. Haberin resminde de görüldüğü gibi, bunlar tam bir yüzgeç anatomisine sahiptir. Dolayısıyla “dört ayaklı yunus” demek, “dört lastikli tekne” demek kadar saçmadır, gerçekdışıdır. 

Üstelik henüz bu ekstra çift yüzgeç üzerinde bilimsel araç ve yöntemler kullanılarak hiçbir inceleme yapılmamıştır. Durum böyleyken bunları “ayak” veya “geçmişteki sözde ayakların kalıntısı” ilan etmek, ancak bilimsellikten uzak, sansasyonel ve taraflı habercilik anlayışının ürünü olabilir. 

Ekstra çift yüzgeç, evrim teorisini neden desteklemez? 


Bu sorunun cevabı gayet açıktır: Ekstra çift yüzgeç kesinlikle evrimsel bir yapı olarak değerlendirilemez. Yunusun DNA’sında yüzgeçlerin inşası için gerekli genetik bilgi, onu oluşturan dokuların mimarisi zaten mevcuttur. Buna göre ortada evrimsel bir gelişim değil, varolan yapıların fazladan kopyalanması durumu vardır. Örneğin okumakta olduğunuz bu yazının kopyasının herhangi yeni bilgi içermeyeceği gibi, yunusun ekstra yüzgeçleri de yeni genetik bilgi içermemekte, evrim teorisi lehinde öne sürülebilecek bir kanıt niteliği taşımamaktadır. 

Evrimcilerin bu iddiasındaki önyargıyı göstermesi açısından bir de çelişki sözkonusudur. Bilindiği gibi bazı mutasyonlar insanların elinde beş yerine altı parmak çıkmasına veya sineklerde iki yerine dört kanat çıkmasına yol açabilmektedir. Yunusta olduğu gibi, bu örneklerde de bedendeki bir uzantının fazladan inşası sözkonusudur. Buna göre evrimcilerin insanın altı parmaklı atalardan veya sineklerin dört kanatlı atalardan evrimleştiğini öne sürmeleri gerekirdi. Ancak insan veya sinekle ilgili böyle bir iddiada bulunmadıkları halde, yunusun dört ayaklı atalardan evrimleştiğini öne sürmektedirler. Burada yaptıkları şey, gerçekte evrimle hiçbir ilgisi olmayan gelişim anormalliklerini kendi önyargılarıyla oluşturdukları bir “filtre”den geçirip kendi hayallerine uygun şekillerde hikayeleştirmekten ibarettir. Elbette bu bilim değil, dogmatizmle bağdaşan bir durumdur. 

Yunusların kara memelilerinden evrimi iddiası bir masaldan ibarettir Bugün gazetesinde, yunustaki yüzgeçlerin, bu canlıların kara canlılarından evrimleştikleri iddiasını ispatladığı öne sürülmektedir. Oysa bu tümüyle gerçekdışı bir yorumdur. Hemen belirtmek gerekir ki, yunusların karadan denize geçmiş memelilerden evrimleştikleri varsayımı aşılmaz engellerle karşı karşıyadır. 

Yunuslar, ataları olduğu iddia edilen kara memelilerinde bulunmayan mükemmel ve özgün sistemlere sahiptirler. (Detaylı bilgi için bkz. http://www.darwinizminsonu.com/doga_tarihi_2_14.html) Açıktır ki, böyle komplekslikte sistemler, evrim teorisinin tek bir proteini dahi oluşturamadığı bilinen bilinçsiz mekanizmalarıyla (doğal seleksiyon+mutasyon) oluşamaz. Evrim teorisine körükörüne bağlılıktan ötürü desteklenen bu iddia sadece hayalgücünden ibarettir. (söz edilen hayali mekanizmaların geçersizliği hakkında buradan, yunusların dahil olduğu deniz memelileriyle ilgili evrimsel köken iddialarının geçersizliği hakkında ise buradan bilgi edinebilirsiniz.)

Sonuç:
Bugün gazetesinin bu haberi, sadece evrimci önyargıların bir ürünüdür ve evrim teorisine destek sayılabilecek hiçbir kanıt zerresi barındırmamaktadır. Fosil kayıtlarında yenilgiye uğrayan ve ara form fosillerini sergilemeye davet edildiklerinde tek bir tane dahi delil gösteremeyen evrimciler, evrim teorisine delil bulma peşine düşmüşlerdir. Bunun boşuna bir çaba olduğunu bir kez daha hatırlatıyor, Bugün gazetesini bu bilim dışı propagandaya son vermeye davet ediyoruz.