1 Ağustos 2013 Perşembe

Okullardaki Darwinist Eğitim Şiddet ve Terörün Ana Kaynağıdır

Dünyada hiçbir şey tesadüfen olmadığı gibi, 20. ve 21. yüzyılda tüm dünyanın sürüklendiği herc-ü merc (insanlar arasında meydana gelen fitne-fesat) de tesadüf değildir. Allah bu olaylarla insanlara önemli bir örnek göstermiştir ve hala bunu görmelerini istemektedir. Tüm insanlığın anlaması gereken şudur: Eğer insanlar sevgi, kardeşlik, dostluk ve fedakarlık için yaratıldıklarını unuturlarsa, birlik olup güçlenmek yerine bölünüp çekişmeyi tercih ederlerse, batıl ideoloji ve akımlara kapılır “ilerlemek için öldürmenin ve savaşın gerekli olduğuna” inanırlarsa, bekledikleri çatışma kendi başlarına gelir. Ve çok önemli bir gerçekle yüzleşirler: Çatışma ilerleme değil, sadece yıkım getirir.
Darwinizm ve Bu Felsefeden Doğan Komünizm Çatışma ve Savaşı Esas Alır
İlk olarak eski Yunan’da başlayan ve “tartışmacılık” anlamına gelen diyalektik, Herakleitos (576-480) tarafından şöyle tanımlanmıştı: “her şey karşıtların kavgasından doğar.” Herakleitos’a göre savaş bütün herşeyin babasıdır. Dolayısıyla diyalektiğin gerektirdiği tez, antitez ile çatışırken onunla savaşmalıdır. Bir tezin savunucuları diğer tezin savunucuları tarafından yenilecekse bu ancak savaş ve kavga yoluyla olmalı ve karşı tezin savunucuları mutlaka yok edilmelidir. Meydana gelen sentez bir süre sonra yeni bir tez halini almalı ve aynı kavga ve savaş aynı hızıyla devam etmelidir.
Hegel ve ardından Marks, buna doğrudan savaş adını vermeseler de “çatışma” demişlerdir. Komünist kanlı liderlerin bunu savaş ve katliam olarak algılamaları uzun sürmemiştir. Onlar daima savaşın gerekliliğine inanmışlar ve bunu Marksizm’in en temel şartı olarak görmüşlerdir. Günümüzün yeşil komünistleri şu anda bu savaş kavramını reddetseler de, komünizmin gereği mutlaka hain pusular, gerilla savaşları, kadın-çocuk-yaşlı demeden kitle katliamları yapılmasıdır. Şu an Suriye’de gerçekleştirilen katliamlar, komünist PKK’nın Güneydoğu’da yaptığı eylemler bunun örneklerindendir.
Günümüzde Terörle Uğraşan Her Ülke Aslında Komünizmle Savaşmaktadır
Türkiye de dahil olmak üzere şu anda terörden yakınan her ülke aslında komünizmle savaşmaktadır. Komünizm o kadar canlı ki, adı resmen konulmasa da Kuzey Amerika’nın bir bölümüne, Kuzey Avrupa’ya, Ortadoğu’nun neredeyse tamamına hakimdir. Zaten resmi olarak komünist idare altında olan Güney Amerika ülkelerini, Çin, Kuzey Kore gibi kızıl ülkeleri saymaya bile gerek yoktur. Bu komünist Marksist hakimiyet nedeniyle neredeyse bütün dünyada terör vardır. Bu apaçık ortada olan Marksist tehdide gözlerini kapatanlar da hala uzun tartışma programlarında teröre çözüm aramaktadırlar. Fakat aynı anda kendi ülkelerinin okullarında kendi çocuklarına diyalektik eğitimi vermektedirler. Kendi çocukları, devletin okullarında iki karşıt fikrin mutlaka ve mutlaka çatışması gerektiği yalanını, tarihin bu çatışmalardan ibaret olduğunu ve sözde bu çatışma sonucunda toplumlarda ilerleme ve refah olacağını öğrenirler. Dağda teröristler de okullarda çocuklarımız da bu eğitimi alırlar. Komünist bir ülkede de kapitalist ülkelerde de bu eğitimi verirler. İşte bu yöntemle savaşı şart koşan Marksist zihniyet, sinsi ama müthiş emin adımlarla, dünyadaki hemen her ülkede ilerlemeye devam eder.
Burada şunu hatırlatmak gerekir: Kapitalizm, Marksizm’e vurulmuş bir darbe değildir. Tam tersine kapitalizm, Marx’a göre, toplumların komünizme geçişi için önemli bir şarttır. Komünizm pusuda beklemekte, kapitalizmin etkisiyle bencilleşmiş, tüm ahlaki, dini ve insani değerlerinden uzaklaşmış, sadece kendi menfaatini düşünen bir kısım kişilerin ve toplumların üzerine çökmeyi beklemektedir. Son ekonomik kriz, komünizme adeta bir ilaç gibi gelmiştir. Marksist ve komünistler için ortam hazırdır. Bunu görmek isteyenler, dünyadaki olağanüstü karışıklıklara yakından bakabilirler.
siddetirkaynagi3
Mücadelenin Gereği Savaş Değildir
Zıtlar daima var olmuştur. İyi ve kötüler arasındaki çelişki ve mücadele, dünya tarihinin başından beri vardır. Fakat bu mücadelenin tanımının iyi yapılması gerekir. Mücadelenin gereği hiçbir zaman savaş değildir. Zıtların mücadelesi; karşılıklı konuşma, ilmi delilleri sunma, sevgi ve saygıya dayanmalıdır. Hiç kimse zorla bir fikre alıştırılamaz. Alışmıyor diye katledilemez. Hiçbir savaş şimdiye kadar toplumlara ilerleme getirmemiştir. 20. yüzyılın kanlı savaşları ve nihayet günümüzün sona ermek bilmeyen çatışmaları, silah üzerinden para kazanan kirli sektörü beslemekte, fakat halkı, medeniyeti, teknolojiyi, şehirleri, ekonomiyi mahvetmektedir. Gitgide korku içinde yaşayan bir halk ile ileriye gidilmez. Gitgide yoksullaşan, az beslenebilen, eğitim alamayan, çalışıp üretemeyen halk ile ileriye gidilmez. Şehirler ve altyapılar füzelerle yıkılarak daha teknolojik hale gelmezler. Genç neslin ölmesiyle toplum ilerlemez. Hiroşima ve Nagasaki’ye atılan atom bombaları nesiller süren bir felaketten başka bir şey değildir. Marksizm’in sunduğu kanlı diyalektik, toplumlara o hayali ilerlemeyi hiçbir zaman getirmemiştir ve getirmeyecektir. Eğer buna izin verirsek, dünyayı daha büyük felaketler saracak, her yer kan gölüne dönecektir.
Darwinizm, dünyada yaşanan birçok çatışmanın felsefi dayanak noktasıdır. Evrim teorisi, canlı türlerinin, tek bir canlı hücreden (ki Darwinistler bu canlı hücrenin nasıl oluştuğunu da bilimsel olarak açıklayamamaktadır), sözde tesadüfler sonucunda sürekli değişim geçirerek meydana geldiğini iddia eder. Bu hayali değişim ve ilerleme sürecinin ana unsurlarından biri ise çatışmadır. Canlıların ancak çatışma ile gelişebileceklerini savunan bu acımasız ideolojinin temeli, güçlü olanların güçsüz olanları yok etmesine dayanır. Sapkın Darwinizm dininin sözde bilimsel bir teori gibi lanse edilip, dünya çapında okul müfredatlarına dahil edilmesi ise, büyük bir kitle aldatmacasını beraberinde getirmiş ve sapkın Darwinist fikirler toplumlara yayılmıştır. Bu durum, milyonlarca insanın hayatını kaybetmesine sebep olan belalarla neticelenmiştir.
Kanlı İdeolojilere Karşı Kökten Çözüm Okullarda Tek Yönlü Darwinist Eğitimin Kaldırılmasıdır
siddetinkaynagi2(1)Karşıt fikirler; ancak ve ancak sevgiyle, şefkatle, saygıyla, hür düşüncenin öneminin vurgulanmasıyla ve ilmi delillerle karşı karşıya geldiğinde sonuç elde edilebilir. Zorbalıkla değil. Şimdi bütün herkesin, dünyayı saran bu felaketlerin sebebini anlaması zamanıdır. Savaşın mantığını toplumlara Marksizm vermiştir. Gizliden gizliye Marksist topluluklar bunun altyapısını hazırlamışlardır. Buna dur demenin en önemli yolu, savaşı sözde meşru kılan bu kanlı diyalektik mantığının bilimsel olarak bir sahtekarlık olduğunu göstermektir. Tarihin kanlı diyalektiği gibi sapkın bir fikre zemin hazırlayan doğanın diyalektiği fikrinin mantıksızlık olduğu anlatılmalı, doğada avlanan canlılar olduğu gibi birbirleriyle fedakarlıkta yarışan canlılar olduğunun da gösterilmesi gerekmektedir. Bu önemli gerçeği göstermek için asıl yapılması gereken ise, tüm dünyada, çocuklarımıza okullarda bu kanlı diyalektik fikrini veren eğitim sisteminin acilen değiştirilmesidir. Dünya ne bizim için ne de diğer canlılar için savaş alanı değildir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder